Cilt 8 : Sayı 1https://hdl.handle.net/11630/14162024-03-29T15:02:55Z2024-03-29T15:02:55ZMersin’de Bir cutaneous leishmaniasis olgusuBerkel, EvrimÖzkan, KorayAksu, MüzeyyenÇiçek, HaticeEser, Mustafahttps://hdl.handle.net/11630/40752019-07-05T06:31:06Z2015-01-01T00:00:00ZMersin’de Bir cutaneous leishmaniasis olgusu
Berkel, Evrim; Özkan, Koray; Aksu, Müzeyyen; Çiçek, Hatice; Eser, Mustafa
Mersin Devlet Hastanesi Dermatoloji Kliniğine Şubat 2013 tarihinde, 30 yaşındaki bir erkek hasta, burun sırtı, sol kol ve sol kulak memesi olmak üzere üç ayrı vücut bölgesinde bulunan yara şikayeti ile başvurdu. Hastanın gübre çuvalı taşıdığı, yaraların 3 aydır mevcut olduğu anamnezinde kaydedildi. Kutanöz leishmaniasis ön tanısı konan hastanın burun sırtındaki, sol kol ve kulak memesindeki eritemli, ödemli plak tarzındaki lezyonlu deriye biyopsi yapıldı. Biyopsi materyalinden hazırlanan Giemsa boyalı yaymaların mikroskopik incelemesinde, hem ekstrasellüler, hemde intrasellüler yerleşimli amastigot formlar tespit edildi. Hastanın tedavisi için glucantime (1.5 gr/5 ml) küçük lezyonların çevresine 0.40 ml, büyük lezyonların çevresine 1 ml olmak üzere 2 gün ara ile 2 kez enjekte edildi. Bu çalışmada, Mersin’de tespit edilen endemik bölge dışı kutanöz leishmaniazis olgusu değerlendirildi.; A 30 year old male patient who attended to Dermatology Policlinic of Mersin Government Hospital suffering from ulcers located on the dorsum nasi, the left arm and the left earlobe was introduced. According to the history reported by the patient, he carried manure sack and the ulcers were appeared during 3 month. The forediagnosis for the case cutaneous leishmaniasis was approved by the clinic, histopathologic and parasitologic examination. Biopsy was made from the lesions to prepare the Giemsa staining smears. The amastigotes were found outside and inside of the macrophage in the microscobic examination of the smears. To treat the patient, 0.40 ml glucantime (1.5gr/5 ml) was injected around small lesion and 1 ml glucantime was injected around large lesion with two days interval between the injections. In this study, we evaluated cutaneous leishmaniasis case determined in Mersin province that is a non-endemic area.
2015-01-01T00:00:00ZOral Antidiyabetik İlaçlarÇubuk, Gülceİnce, Sinanhttps://hdl.handle.net/11630/40742020-02-06T12:55:11Z2015-01-01T00:00:00ZOral Antidiyabetik İlaçlar
Çubuk, Gülce; İnce, Sinan
Diabetes mellitus insülin hormon sekresyonunun veya insülin etkisinin mutlak veya göreceli azlığı sonucu karbonhidrat,
protein ve yağ metabolizmasında bozukluklara yol açan kronik hiperglisemik bir grup metabolizma hastalığıdır. Diyabet
akut ve kronik komplikasyonlar nedeniyle sakatlık ve ölümlere yol açabilen ve yaşam kalitesini düşüren ve sosyoekonomik
yük getiren bir hastalık olarak dikkat çekmektedir. Diyabetli hasta yaşam boyunca planlanmış bir bakımı
sürdürmek ve zaman zaman yardım almak zorundadır. Diyabet tedavisinde, 20. yüzyılın başları insülinin keşfedilmesi ile
bir dönüm noktası olurken, hastalığın patogenezi ile ilgili bilgilerin artması ve teknolojideki gelişmeler ile iyi metabolik
kontrolün sağlanmasına ve komplikasyonların önlenmesine yönelik hedeflere ulaşılmaya çalışılmıştır. Kullanılan
antidiyabetik ilaçların glukoz kontrolünü sağladığı, fakat hastalığın ilerlemesini durdurma konusunda etkilerinin sınırlı
olduğu bilinmektedir. Son yıllarda birçok yeni ilaç geliştirilmiştir ve birçok ilacın birlikte kullanılması ile kombinasyon
tedavilerine geçilerek önemli hedeflere ulaşılmıştır.; Diabetes mellitus is a chronic hyperglycemia metabolism disorder that leads to carbohydrate, protein, and fat
metabolism disorders as a result of the effect of absolute or relative lack of insulin hormone secretion or insulin. Social
point of view, due to the acute and chronic complications that can lead to disability and death, which reduces the quality
of life and social-economic burden of a disease, is noteworthy. Patients with diabetes are forced to sustain a scheduled
care throughout their life and get help from time to time. The treatment of diabetes, in 20 beginning of the century
while the discovery of insulin was a turning point, the increase of information on the pathogenesis of the disease and
advances in technology and the provision of control and tried to reach the targets for the prevention of complications.
Antidiabetic drugs used to provide glucose control, but it is known to be limited in effect to stop the progression of the
disease. In recent years, many new drugs developed for the treatment of diabetes, passing combination therapy achieved
important goals.
2015-01-01T00:00:00ZBiyoyararlanım ve biyoeşdeğerlikÇelik, GülizBirdane, Yavuz Osmanhttps://hdl.handle.net/11630/40732021-11-25T11:29:09Z2015-01-01T00:00:00ZBiyoyararlanım ve biyoeşdeğerlik
Çelik, Güliz; Birdane, Yavuz Osman
Günümüzde teknolojik ilerlemelere paralel olarak ilaç endüstrisinde de gelişmeler artarak devam etmektedir. İlaç firmaları
piyasada fazla satılan ilaç ürünlerini, farklı isimler altında üretip, ruhsatlandırıp, satışa sunmaktadır. Böylece piyasada, aynı
etkin maddeyi aynı miktarlarda içeren benzer müstahzarların sayısı da hızla artmaktadır. Aynı etkin maddeleri aynı oranda
içeren benzer müstehzarların birbirlerinin muadili olabilmeleri için farmasötik olarak biyoeşdeğer olmaları gerekir. İlaç tanımı
gereği, etkin, güvenli, uygun ve kabul edilebilir maliyette olmalıdır. İlaçla yapılacak sağaltım uygulamalarında başarıyı etkileyen
en önemli faktörlerden biri de ilacın biyoyararlanımı yani, uygulama yerinden hedef bölgeye ulaşabilen miktarıdır. Sistemik
etkili ilaçlardan beklenen terapötik cevabın elde edilip edilemeyeceği biyoyararlanım çalışmaları ile saptanır. Dolayısıyla da
ilaçlara üretim ve satış iznini veren sağlık otoriteleri jenerik ilaçların orijinal ilaçlara biyoeşdeğer olduklarını ispatlamalarını
istemektedirler. Daha kaliteli, daha ucuz ve en önemlisi daha güvenli ilaçlara olan ihtiyacın biyoyararlanım ve biyoeşdeğerlik
çalışmaları yapabilmesi ile mümkün olabilecektir.; At the present days, developments in the pharmaceutical industry ans technological progression continues to increase. The
Pharmaceutical products which are sold a lot, are marketed under different names by pharmaceutical companies. Thus,
containing the same active ingredient in the same amount is increasing rapidly the number of similar preparations on the
market. The similar products which are same active ingredient in the same amount must be equivalent to each other to be
pharmaceutically bioequivalent. Drugs should be effective, safe, affordable and acceptable cost. The amount of drugs which
reach from application area to target area, is important. This means is bioavailability. The bioavailability is the most important
factor on the medication treatment applications. Whether obtain the therapeutic response of systemically active drugs is
determined by bioavailability studies. Therefore, the health authorities which permit to production and sale of drugs, want to
prove generic drugs to be bioequivalent to the original drug. To get better quality, cheaper and safer drugs will be possible
with bioavailability and bioequivalence studies.
2015-01-01T00:00:00ZLeptin ve Diğer Hormonlar Üzerindeki EtkileriKüçükkurt, İsmailhttps://hdl.handle.net/11630/40722020-02-06T12:47:57Z2015-01-01T00:00:00ZLeptin ve Diğer Hormonlar Üzerindeki Etkileri
Küçükkurt, İsmail
Leptinin etkilerinin anlaşılması hayvanlarla yapılan ve önemli ipuçları bırakmaya devam eden fizyoloji, metabolizma ve
hücresel sinyalizasyon deneylerinden kaynaklanmıştır. Leptin keşfedilmesinden bu yana, bazı metabolitler ve hormonlar
ile çeşitli yollarla bağlantılı olmuştur. Leptin özellikle kalori kısıtlaması ve açlığa uyum sırasında hipotalamus-hipofiz
fonksiyonlarını etkiler. Leptindeki düşüş tiroid hormonu, büyüme hormonu ve cinsel hormonların salgılanmasını
sınırlayarak ve kortizol salınımını artırarak enerji harcamasını azaltmak için bir sinyaldir. Bazı etkiler ön hipofiz hücreleri
tarafından doğrudan leptini bağlayarak meydana gelebilmektedir. Ancak, leptin sinyaline esas olarak hipotalamik çekirdek
içinde yer alan reseptörler aracılık eder. Ayrıca leptin bu dokularda bulunan leptin reseptörleri aracılığıyla tiroid ve
böbreküstü bezi fonksiyonlarını düzenleyebilir. Son olarak, leptin dokulardan farklı adipokinlerin salgılanmasını
değiştirebilir ve adipoz doku fonksiyonu üzerine doğrudan etkide bulunabilir. Böylece leptin metabolik bir sinyal olarak,
birçok endokrin sistem üzerinde önemli düzenleyici etkilere sahiptir.; Our understanding of the effects of leptin have stemmed mainly from animal studies, which continue to leave important
clues of its roles in physiology, metabolism, and cell signaling. Since its discovery, leptin has been linked to various
pathways with some metabolites and hormones. Leptin influences hypothalamic-pituitary function, particularly during
the adaptation to caloric restriction and starvation. The fall in leptin is a signal to reduce energy expenditure by limiting
thyroid hormone, growth hormone, and gonadal hormone secretion and by increasing cortisol release. The leptin signal
is primarily mediated through receptors located within hypothalamic nuclei, although some effects may occur by leptin
binding directly to cells of the anterior pituitary. Leptin may also regulate thyroid and adrenal gland function through
leptin receptors located on these tissues. Finally, leptin has direct effects on adipose tissue function, which can alter
secretion of various adipokines from the tissue. Thus leptin, as a signal of metabolic, has significant regulatory effects on
many endocrine systems.
2015-01-01T00:00:00Z