Cilt 11 : Sayı 3https://hdl.handle.net/11630/52772024-03-29T14:38:08Z2024-03-29T14:38:08ZEhlers-Danlos sendromlu kedi ve köpeklerde D vitamini düzeyleri: nutrisyonel bozukluk hipotezine dair olgu serisiErdoğan, HasanUral, KeremAteş, Deniz SudeKandemir, Pelinhttps://hdl.handle.net/11630/53252020-03-05T12:04:39Z2018-01-01T00:00:00ZEhlers-Danlos sendromlu kedi ve köpeklerde D vitamini düzeyleri: nutrisyonel bozukluk hipotezine dair olgu serisi
Erdoğan, Hasan; Ural, Kerem; Ateş, Deniz Sude; Kandemir, Pelin
Farklı hayvan türlerinde bildirilen ve derinin elastikiyetinde azalma, deride aşırı uzama, yumuşama bulgular gösteren Ehlers Danlos Sendromu (EDS) nadir görülen kalıtsal kollojen hastalığıdır. Hayvanlarda dermatosparaksis ve kutanöz astenia olarak da bilinen bu hastalığın tanısı klasik klinik bulgular, cilt uzayabilirlik indeksi ile histopatolojide kalın, düzensiz ayrılmış kollojen demetlerinin görülmesine dayanmaktadır. Farklı yaş (n=4 kedi; 1-3 yaşlı ile n=6 köpek 1-5 yaşlı), her 2 cinsiyetten kedi (2 erkek, 2 dişi) ve köpeğin (4 erkek, 2 dişi) dahil edildiği olgu serisinde serum 25 (OH) D3 seviyeleri ile ilişkileri sunulmaktadır. EDS tanısı konulan kedi ve köpeklerde bulunan düşük vitamin D seviyeleri (toplamda 8/10) düşünüldüğünde EDS’ li kedi ve köpeklerde diğer beslenme eksikliklerinin yanı sıra vitamin D yetersizliğinin de göz önüne alınması gerektiği ve beşeri hekimlikte olduğu gibi oral vitamin D takviyesinin güvenle verilebileceği önerilmektedir.; Ehlers Danlos syndrome (EDS) reported varied animal species is a rare hereditary collagen disorder standing out reduced strength of skin being hyperextensible, velvety and fragile. Diagnosis of also termed dermatosparaxis or cutaneous asthenia in animals is based on classic clinical symptoms, skin extensibility index with histopathologic examination included thin, unregular seperated collagen bundles. In the presented case series enrolled different ages (1-3 years old 4 cats; and 1-5 years old 6 dogs) with both gender cats (2 males, 2 females) and dogs (4 males, 2 females) has been conferred serum 25 (OH) D3 levels associations. Just as dog and cats diagnosed with EDS found lower vitamin D levels (total 8 of 10) are considered, it has recommended in cat and dogs with EDS taking into account of vitamin D deficiency as well as some other nutritional deficiencies and giving oral vitamin D supplements with safety as human medicine.
2018-01-01T00:00:00ZAcil büyük hayvan kurtarmada kurtarma kaydırağı kullanımıFidan, Abdurrahman FatihAslan, Recephttps://hdl.handle.net/11630/53242020-03-12T10:42:44Z2018-01-01T00:00:00ZAcil büyük hayvan kurtarmada kurtarma kaydırağı kullanımı
Fidan, Abdurrahman Fatih; Aslan, Recep
Hayvan kurtarma, bir hayvanı tehlikeli bir yerden güvenli bir yere, en uygun yöntemi kullanarak transfer etmek anlamına gelir. Hayvan kurtarmanın temel ilkesi, en basit, en güvenli ve en pratik teknikler kullanılarak, hayvanın ve personelin yaralanma riskini en aza indirecek şekilde müdahale etmektir. Genel bir kural olarak, prosedür ne kadar ayrıntılı olursa, kurtarıcıların ve mağdurun güvenliği için risk o kadar fazla olur. Acil kurtarma operasyonları hem personelin güvenliğini hem de kazazede hayvanın olay sonrası kurtarma için prognozunu optimize etmelidir. Büyük hayvanları daha verimli ve güvenli bir şekilde kurtarmak için teknikler ve özel ekipmanlar geliştirilmiştir. Bu tekniklerin net bir şekilde anlaşılması çok önemlidir. Bu kurtarma prosedürlerinden biri de yatan hayvanların taşınmasıdır. Bu makalede, yatan hayvanların taşınması ve acil kurtarma operasyonlarında kullanılan temel prosedürler olan kurtarma kaydırağının kullanılması açıklanmaktadır.; The basis of animal rescue is to transfer an animal from a dangerous place to a safe place with the most appropriate method. The main principle is to use the simplest, safest, and most practical techniques while intervening in an incident, thus reducing the risk of injury to both the castaway animal and rescuers. As a general rule, the more detailed the procedure, the greater the risk to the rescuers’ and victim’s safety. Emergency rescue operations should optimize both rescuer safety and the victim’s prognosis for post-incident recovery. Techniques and special equipment have been developed to rescue large animals more efficiently and safely. These techniques should be known without missing points. One of these rescue procedures is the transport of recumbent animals. This article deals with that transport of movement restricted animals and using the rescue glide, which is a basic procedure used in emergency rescue.
2018-01-01T00:00:00ZÇiftlik Hayvanlarında Antelmentik DirençEREZ, Mahmut Sinan; KOZAN, Esmahttps://hdl.handle.net/11630/53232020-03-13T14:14:01Z2018-01-01T00:00:00ZÇiftlik Hayvanlarında Antelmentik Direnç
EREZ, Mahmut Sinan; KOZAN, Esma
Bir parazit populasyonunun daha önce duyarlı olduğu bir antelmentiğe karşı gelişen ve genetik yolla aktarılan duyarlılık kaybı olarak değerlendirilen antelmentik direnç, son yıllarda giderek artan bir öneme sahiptir. Özellikle bilinçsiz ilaç kullanımına bağlı olarak gelişen antelmentik direnç ekonomik problemleri de beraberinde getirmektedir. Yapılan araştırmalar bazı ilaçların piyasaya sürümünü takiben kısa süreler içinde ilaca karşı bir direnç geliştiğini hatta bazı ülkelerde sadece direnç gelişmine bağlı olarak çiftliklerin kapatıldığı göstermektedir. Bu nedenle özellikle çiftlik hayvanları yetişrtiriciliğinde; antelmentik kullanılırken veya helmint enfeksiyonlarının tedavi ve kontrol programları planlanırken direnç gelişimi göz ardı edilmemeilidir. Bu derlemede antelmentik ilaçlara gelişen direnç mekanizmaları ve direnç tespit yöntemleri ile Türkiye’de çiftlik hayvanlarında belirlenen antelmentik direnç hakkında özlü bilgi verilmiştir.
Anthelmintic resistance means that developing genetically transmitted lack of susceptibility to an anthelmintic which is previously known to be susceptible to a parasite population. Anthelmintic resistance has an increasing importance in recent years. The anthelmintic resistance which is developed especially due to use of unconscious anthelmintics also brings with it economic problems. Investigations have shown that resistance has developed to anthelmintics in a short period of time after launch to the market and even in some countries, several sheep and goat farms have been closed due to anthelmintic resistance. For this reason, especially in livestock breeding; The development of resistance should not be overlooked while planning of treatment and control programs and choosing anthelmintics. In this review, resistance mechanisms which is developed to anthelmentic drugs, resistance detection methods and anthelmentic resistance status of livestock in Turkey were evaluated.
2018-01-01T00:00:00ZKöpeklerde eozinofilik gastroenteritis: 14 köpeğin retrospektif analizi ve endoskopik biyopsilerde iki diagnostik yöntemin karşılaştırılmasıBastan, İdilhttps://hdl.handle.net/11630/53222020-03-10T08:30:25Z2018-01-01T00:00:00ZKöpeklerde eozinofilik gastroenteritis: 14 köpeğin retrospektif analizi ve endoskopik biyopsilerde iki diagnostik yöntemin karşılaştırılması
Bastan, İdil
Köpeklerde eozinofilik gastroenterit’in (EGE) klinik ve laboratuvar bulguları hastalık için spesifik değildir. Gastrointestinal kanalda histolojik olarak eozinofillerin belirlenmesi ise zordur. Bu retrospektif çalışmanın amacı EGE’nin klinik ve bazı laboratuvar bulgularının değerlendirilmesi ve dokularda eozinofillerin belirlenmesinde kullanılan iki tekniği karşılaştırmaktı. Bu amaçla EGE’li 14 köpeğin medikal raporları ve biyopsi sonuçları tekrar değerlendirildi. Eozinofil peroksidaz monoklonal antikoru (Epx mAb) ile immunohistokimyasal (IHC) ve hematoksilen eozin (H&E) ile boyanan EGE’li köpeklerin mide ve duodenal kesitlerinde eozinofiller sayıldı. Bütün köpeklerde en yaygın gastrointestinal semptomlar kusma ishal, kilo kaybı iken en yaygın laboratuvar bulgusu hipoalbuminemi ve eozinofili idi. EPX ile saptanan eozinofillerin sayısı H&E ile saptananlara oranla istatistiksel olarak yüksek bulundu (p≤0.05). Bu çalışma EGE’li köpeklerde kusma ishal, kilo kaybı, hipoalbünemi ve eozinofili görülmesine rağmen doğru tanının histopatolojik yöntemle konulması gerektiğini, Epx mAb ile eozinofillerin saptanmasıda H&E boyama yöntemine göre daha güvenilir olduğunu gösterdi.; Clinical manifestations and laboratory findings of eosinophilic gastroenteritis (EGE) in dogs are nonspecific. Identification of eosinophils in the GI tract of dogs with EGE, by histological evaluation is challenging. The aim of this study was to evaluate the clinic and laboratory findings and compare two different methods used to detect eosinophils in order to diagnose the disease. Medical records and biopsies from 14 dogs with EGE were retrospectively reviewed. Sections were immunolabeled with monoclonal antibodies (mAbs) against the eosinophil granule protein eosinophil peroxidase (Epx) and stained by H&E. The number of eosinophils were manually quantified. The most common observed gastrointestinal symptoms were vomiting, diarrhea and weight lost. The most common laboratory findings were hypoalbunemia and hypereosinophilia. The number of eosinophils detected in Epx mAb-labeled stomach and duodenal sections was significantly higher compared with that in H&E-stained sections (p≤0.05). The result of this study suggests that clinical findings may not be enough for the diagnosis of eosinophilic gastroenteritis in dogs. The diagnosis of canine EGE requires histopathological evaluation of GI biopsy. Immunohistochemical detection of Epx provides a more precise method to detect GI tract eosinophils compared to H&E staining and could be used as an alternative and reliable diagnostic tool for EGE.
2018-01-01T00:00:00Z