Hızlı döngülü bipolar I hastalarının afektif mizaç özellikleri
Özet
Amaç: Günümüzde bipolar bozukluğun klinik seyri ile
afektif mizaç arasındaki ilişkinin araştırılması ilgi çeken
bir konudur. Afektif mizacın duygudurum
bozukluklarının klinik görünümüne ve seyrine etkisi
olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada, bipolar I
bozukluğu tanısı almış ve hastalık sürecinde hızlı
döngülü seyir gözlemlenen hastaların ötimik
durumdayken afektif mizaç özelliklerinin saptanması ve
saptanan afektif mizaç özelliklerinin hastalık sürecine
etkisinin belirlenmesi amaçlanmıştır.
Gereç ve Yöntem: Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman
Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma
Hastanesi Raşit Tahsin Duygudurum Merkezi’nde DSMIV-TR
tanı ölçütlerine göre bipolar I bozukluğu tanısı
almış 144 hasta çalışmaya dahil edilmiştir. Hastalık
sürecinde hızlı döngülü seyir gözlemlenen hastalar
saptanmış ve hastaların afektif mizaç özellikleri TEMPSA
ölçeği ile değerlendirilmiştir.
Bulgular: Hastalık sürecinde hızlı döngülü seyir oranı
%25 olarak tespit edilmiştir. Hastalık sürecinde hızlı
döngülü seyir gözlemlenen hastaların ortalama depresif
(p=0,001), siklotimik (p<0,0001), hipertimik (p<0,0001),
irritabl (p=0,007) ve anksiyöz (p<0,0001) mizaç skorları,
hızlı döngülü seyir gözlemlenmeyen hastalara göre daha
yüksek bulunmuştur.
Tartışma: Bu çalışma mevcut literatür göz önünde
bulundurulduğunda, DSM-IV-TR tanı ölçütlerine göre
hızlı döngülü seyir gözlemlenmesi ile afektif mizaç
arasındaki ilişkiyi araştıran ilk çalışmadır. Çalışmaya
katılan hastaların ötimik oldukları belirlenmiş olsa da,
bipolar bozukluğun kalıntı belirtilerinin afektif mizaç
özelliklerine etkisini dışlamak olanak dışıdır. Ayrıca,
hastaların hastalık öncesi afektif mizaç özellikleri
değerlendirilememiştir.
Sonuç: Bu çalışmanın bulguları, afektif mizaç
özelliklerinin hızlı döngülü seyrin ortaya çıkışında rol
oynadığını göstermektedir. Bipolar I bozukluğu olan
hastalarla yapılacak her türlü afektif mizaç çalışmasında,
hastalık sürecinde gözlemlenen hızlı döngülü seyrin
mutlaka dikkate alınması gerekmektedir. Objective: The relationship between affective
temperament and mood disorders arouse interest in
recent years as affective temperament is supposed to
have an impact on the clinical expression and course of
mood disorders. The aim of this study is to specify and
compare the temperamental features of bipolar I patients
which had prior rapid cycling on the course of ilness.
Material and Methods: 144 patients were included in
the study who have been diagnosed as bipolar I mood
disorder based on DSM-IV-TR criteria and followed at
Rasit Tahsin Mood Disorder Unit in Bakirkoy Research
and Training Hospital for Psychiatry, Neurology and
Neurosurgery. The patients who had prior rapid cycling
on the course of ilness were specified and their
temperamental features were investigated via TEMPS-A
scale.
Results: The proportion of bipolar I patients with prior
rapid cycling was 25% in this study. Patients with prior
rapid cycling showed significantly higher mean scores of
depressive (0,001), cyclothymic (p<0,0001),
hyperthymic (p<0,0001), irritable (p=0,007) and anxious
(p<0,0001) temperament compared to patients without
rapid cycling in the past.
Discussion: Up to our literature survey, this study is the
first in its field which investigate the relationship
between rapid cycling diagnosis based on DSM-IV-TR
criteria and temperament. All the patients in our study
were euthymic, but it is imposible to exclude the effect of
possible residual subthreshold symptoms of bipolar
disorder over present temperemental state. Yet, the
premorbid temperament could not be assessed
retrospectively as well.
Conclusion: İt seems that affective temperament features
play a role on the occurrence of rapid cycling. Prior rapid
cycling must be considered in every study on
temperament which will be made with bipolar I disorder.
Kaynak
Afyon Kocatepe Üniversitesi, Kocatepe Tıp DergisiCilt
12Sayı
2Bağlantı
http://hdl.handle.net/11630/1965Koleksiyonlar
- Makaleler [452]