Cilt 11 : Sayı 2
https://hdl.handle.net/11630/5276
2024-03-28T22:25:29ZAfyonkarahisar'da bir keçide sekonder enfeksiyonlarla birlikte seyreden koksidiosis olgusu
https://hdl.handle.net/11630/5306
Afyonkarahisar'da bir keçide sekonder enfeksiyonlarla birlikte seyreden koksidiosis olgusu
Göksu, Ahmet; Bozkurt, Mehmet Fatih; Çiçek, Hatice; Erez, M. Sinan; Başer, D. Fatih
Bu çalışmada, 3 aylık erkek kıl keçisi oğlakta sekonder enfeksiyonlarla birlikte seyreden coccidiosis olgusu sunuldu. Olgu materyalini, Nisan 2016 tarihinde Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi teşhis ve analiz laboratuarına ölüm sonrası tanı amaçlı getirilen bir oğlak oluşturdu. Anamnezde ölüm öncesi iştahsızlık ve zayıflık görüldüğü bildirildi. Sistemik nekropsisi yapılan oğlakta şiddetli koksidiyal enteritis, kataral bronkopnomoni ve karaciğerde sentral nekroz ile tüm bağırsak bölümlerinin mukozalarında 2-5 mm çaplarında, yüzeyden taşkın, boz-beyaz veya parlak kırmızı renkte, sert kıvamlı çok sayıda nodüller görüldü. Bağırsakların histopatolojik incelemesinde Eimeria etkenlerine ait gelişim dönemleri saptandı. Bağırsaklardan alınan dışkı numunelerinin flotasyonla muayenesinde Eimeria spp. ookistlerine rastlandı. Tür tespiti amacıyla dışkı numunelerine %2,5 potasyum dikromat ilave edilip petri kutusu içerisinde bekletilerek oda ısısında sporlanma sağlandı. Sporlanan ookistlerin mikroskobik incelemesi sonucunda, oğlağın E.christenseni (Eimeria ahsata), E.arloingi (E.ovina), E.ninakohlyakimovae (E.ovinoidalis) ve E.caprina türleriyle enfekte olduğu saptandı. Sonuç olarak, coccidiosisin oğlaklarda diğer hastalıklarla birlikte seyretmesi durumunda hastalık tablosunu ağırlaştırarak ani ölüme yol açabileceği kanaatına varıldı.Sonuç olarak, coccidiosisin oğlaklarda diğer hastalıklarla birlikte seyretmesi durumunda hastalık tablosunu ağırlaştırarak ani ölüme yol açabileceği kanaatına varıldı.; This study was carried out in order to present coccidiosis associated with secondary infections case in a naturally infected 3 months old hair goat. After dying it was brought to Veterinary Diagnosis and Analysis Laboratory, Afyon Kocatepe University in order to make diagnosis in April, 2016. Anorexia and weakness was reported during anamnesis. During systemic necropsy catarrhal bronchopneumonia, central necrosis in liver and severe coccidial enteritis, large number of nodules which has 2-5 mm diameter, grizzly white or garish red, stiff concistency has been seen through all intestine parts. Eimeria development forms was detected during histopathologic examination of intestines. Eimeria spp. oocyst was determined in the faeces sample which is taken from intestines with the using flotation technique. 2.5 % potassium dichromate was added in order to identificate species and sporulation was provided in petri dishes at the room temperature. At the end of microscobic examination of sporulated oocysts, E.christenseni (Eimeria ahsata), E.arloingi (E.ovina), E.ninakohlyakimovae (E.ovinoidalis) and E.caprina was determinated. As a result, coccidiosis in young goats can cause suddenly death associated with seconder infections.
2018-01-01T00:00:00ZIsparta ilinde sahipli köpeklerde dışkı bakısı ile tespit edilen gastrointestinal helmint enfeksiyonları
https://hdl.handle.net/11630/5305
Isparta ilinde sahipli köpeklerde dışkı bakısı ile tespit edilen gastrointestinal helmint enfeksiyonları
Acıöz, Mehmet; Göksu, Ahmet; Erez, Mahmut Sinan
Bu çalışma, Isparta yöresinde sahipli köpeklerde bulunan gastrointestinal helmint enfeksiyonlarının dışkı bakısına göre yaygınlığının belirlenmesi amacıyla yapılmıştır. Bu amaçla, 139 sahipli köpek dışkısı önce makroskobik olarak, daha sonra doymuş tuzlu su flotasyon tekniği ile helmint yumurtaları yönünden mikroskobik olarak incelenmiştir. Bakısı yapılan 139 köpekten 48’inde (%34.5) en az bir helmint türü tespit edilmiştir. En yaygın tür Toxocara canis (%18.7) olup, bunu sırasıyla Ancylostoma spp. (%6.5) Uncinaria spp. (%6.5), Toxascaris leonina (%5.75), Taenia spp. (%3.5) izlemiştir. Dişi köpeklerde erkeklere göre 1.2 kat fazla helmint enfeksiyonu belirlenmiştir. Bir yaşından büyük olan köpeklerde enfeksiyon oranı, 0 ile 1 yaş arasındaki köpeklerdeki enfeksiyon oranından 1.2 kat düşük bulunmasına rağmen, istatistiksel olarak anlamlı bir fark saptanmamıştır (p>0,05). Sonuç olarak, Isparta yöresinde köpeklerde zoonoz karakterdeki helmintlerin varlığı, insan ve hayvan sağlığı açısından risk oluşturmaktadır.; This study was carried out to determine the prevalence of gastrointestinal helminth infections in dogs in Isparta province according to feces examination. For this purpose, 139 owned dogs feces were examined macroscopic, then examined microscopically for helminth eggs with saturated saline flotation technique. At least one helminth species was identified in 48 of the 139 dogs (34.5%) that were observed. The most common species were Toxocara canis (18.7%), followed by Ancylostoma spp. (6.5%) Uncinaria spp. (6.5%), Toxascaris leonina (5.75%), Taenia spp. (3.5%). In female dogs, 1.2 times more helminth infection was detected than in males. Although the infection rate in dogs older than 1 year was 1.2 times lower than the infection rate in dogs between 0 and 1 year, there was no statistical difference (p> 0,05). As a consequence of this study, it has been thought that it is important to establish the existence of Echinococcus granulosus by using serological or molecular techniques to distinguish the Taenia spp. eggs. This situation is important in terms of one world, one medicine and one health, which is a new concept accepted in the world. As a result, the presence of zoonotic helminths in the dogs in the Isparta region poses a risk for human and animal health.
2018-01-01T00:00:00ZSüt ineklerinde görülen subklinik ve kinik ketozisin bazı hematolojik parametreler, mastitis, metritis insidensleri ile sürü dışı kalma oranına etkileri
https://hdl.handle.net/11630/5304
Süt ineklerinde görülen subklinik ve kinik ketozisin bazı hematolojik parametreler, mastitis, metritis insidensleri ile sürü dışı kalma oranına etkileri
Uyarlar, Cangir; Çetingül, Sadi; Gültepe, Eyüp Eren; Sial, Abdur Rahman; Bayram, İsmail
Bu çalışma 950 adet süt sığırı içerisinden rastgele seçilen 197 adet süt sığırı üzerinde yürütülmüştür. Hayvanlar doğum yaptıkları günden itibaren takibe alınmış olup ilk 8 hafta boyunca kan sayımı ve serum BHBA analizleri haftalık olarak yapılmıştır. Elde edilen BHBA sonuçlarına göre çalışmadaki tüm hayvanlar aşağıdaki şekilde üç gruba ayrılmıştır; a) Kontrol Grubu “K”; çalışma boyunca serum BHBA seviyesi 1.2 mmol/l’nin altında seyredenler b) Subklinik Ketozis Grubu “SK”; serum BHBA seviyesi 1.2 ile 2.9 mmol/l arasında seyredenler c) Klinik Ketozis Grubu “KK”; serum BHBA seviyesi 2.9 mmol/l’nin üzerinde seyredenler. Çalışmada kullanılan tüm parametreler sürü yönetim programından (Dairy Plan, Gea, Westfalia/Almanya) alınmıştır. Çalışmada kullanılan tüm hayvanlar aynı rasyonla beslenmiş olup hiçbir hayvana özel bir koşul uygulanmamıştır. Yapılan analizler sonrasında TLS, LS ve NS’nın en yüksek olduğu grup KK, en düşük olduğu grup K olarak tespit edilmiştir. Özellikle TLS ve BHBA seviyeleri arasında güçlü bir ilişki tespit edilmiştir (p<0,000). Bununla birlikte hem mastitis hem metritis hem de bu iki enfeksiyonun birlikte seyretme insidensi subklinik ve klinik ketozis gruplarında kontrol grubuna göre çok yüksek bulunmuştur. Bununla birlikte subklinik ve klinik ketozis geçiren hayvanlarda sürü dışı bırakma oranı kontrol grubuna göre çok daha yüksek bulunmuş aynı zamanda ketozisin şiddetinin artması ile bu oranının da doğru orantılı bir şekilde yükseldiği görülmüştür. Bu bulgular göstermektedir ki gerek klinik gerekse subklinik ketozis geçiren hayvanlarda hematolojik parametreler ciddi oranda değişmekte, mastitis ve metritis gibi periparturient dönemin önemli enfeksiyöz hastalıklarına yatkınlık artmakta ve tüm bunların bir sonucu olarak sürü dışı kalma oranı yükselmektedir.; The study was conducted on 197 milk dairy cattle randomly selected from 950 breeding dairy cattle. These animals were monitored immediately after delivery and blood count and serum BHBA analyzes were performed weekly for the first 8 weeks. According to the results of the BHBA obtained, all animals in the study were divided into three groups as follows; a) Control Group “C”; serum BHBA levels below 1.2 mmol/l during the study b) Subclinical Ketosis Group “SK”; serum BHBA levels between 1.2 and 2.9 mmol/l c) Clinical Ketosis Group “CK”; serum BHBA levels were above 2.9 mmol/l. All performance parameters such as milk yield and reproductive efficacy obtained from the herd management program (Dairy Plan, Gea / Germany). TLS, LS, NS, MS levels were found to be higher in the SK and CK compared to the C. Especially, a strong positive interaction between TLS and blood BHBA level was determined (P <0,000). In addition, the incidence of mastitis, metritis and coexistence of these two infections was significantly higher in the SK and CK than in the C (p <0,013). Furthermore, the rate of culling was significantly higher in the SK and CK than C and it was also observed that this ratio increased in parallel with the severity of the ketosis (p <0.008). These findings show that hematologic parameters change significantly in animals that have undergone clinical or subclinical ketosis and that susceptibility to significant infectious diseases during the periparturient period such as mastitis and metritis increases and as a result, the rate of culling increases.
2018-01-01T00:00:00ZAfyonkarahisar’dan toplanan çiğ manda sütlerinde Salmonella SPP. varlığının araştırılması
https://hdl.handle.net/11630/5303
Afyonkarahisar’dan toplanan çiğ manda sütlerinde Salmonella SPP. varlığının araştırılması
Acaröz, Ulaş; Kara, Recep; Gürler, Zeki; Arslan Acaröz, Damla; Zemheri, Fahriye
Gıda kaynaklı önemli bir patojen ve zoonoz olan Salmonella spp. et, yumurta, peynir ve çiğ süt gibi hayvansal gıdaları kontamine ederek gıda kaynaklı salgınlara neden olabilmektedir. Yapılan bu çalışmada Afyonkarahisar'da çiğ manda sütlerinde Salmonella spp. varlığının ve kontaminasyon düzeyinin araştırılması amaçlanmıştır. Bu amaçla, manda sütü üreticilerinden temin edilen 100 adet çiğ manda sütü örneği steril kaplara alınarak soğuk zincir altında laboratuvara ulaştırıldı ve ISO 6579 metoduna göre Salmonella spp. varlığı bakımından analize alındı. Analize alınan çiğ manda sütü örneklerinin 2 tanesinde (%2) Salmonella spp. izole edildi ve PCR tekniği kullanılarak onaylandı. Sonuç olarak, Afyonkarahisar’dan toplanan çiğ manda sütlerinde Salmonella spp.’nin yaygın olarak bulunmadığı tespit edilmiştir. Ancak, Salmonella enfeksiyonlarının hafif seyirli gastroenteritislerden, ciddi septisemilere kadar sağlık problemlerine neden olabileceği göz önünde bulundurulduğundan, Salmonella spp’nin sütlerden eliminasyonunda pastörizasyon işleminin önemli rol oynadığının göz ardı edilmemesi, süt işletmelerinde çalışan personelin bu konuda bilgilendirilmesi ve işletmelerde hijyen ve sanitasyon kurallarına uyulması önerilmektedir.; Salmonella spp., important foodborne pathogens and zoonoses, can cause food-borne outbreaks by contaminating food of animal origin such as meat, eggs, cheese, and raw milk. This study aimed to determine the presence and the contamination level of Salmonella spp. in raw buffalo milk samples collected from Afyonkarahisar. For this purpose, 100 milk samples collected from buffalo milk producers were taken aseptically and transferred to the laboratory under cold chain contidions, followingly samples were analyzed according to the method of ISO 6579. Two Salmonella spp. were isolated from the collected buffalo milk samples and they were confirmed by means of the PCR technique. Consequently, it was determined that Salmonella spp. was not widely found in raw buffalo milk collected from Afyonkarahisar. However, considering that Salmonella infections may cause health problems from mild gastroenteritis to severe septicemia, it is recommended that the staff working in dairy companies should be informed about to obey hygiene and sanitation rules and the importance of pasteurization process in elimination of this food pathogens.
2018-01-01T00:00:00Z