Mustafa Kemal Atatürk’ün Batılılaşma Hakkındaki Düşünceleri
Abstract
Osmanlı Devletinin son iki yüz yıllık döneminde devleti kurtarma
çabaları içinde en dikkat çekici fikir akımı “batıcılık” olmuştur. Özellikle
Cumhuriyetin laboratuvarı olarak görülen Meşrutiyet devri fikir tartışmaları
ortamında yetişen Mustafa Kemal Atatürk’te batılılaşma fikri, Türkiye
Cumhuriyetinin kurulmasından itibaren çağdaşlaşmanın, çağdaş bir devlet ve
toplum olmanın temelini oluşturmuştur. Öncelikli hedef olan Anadolu’nun
işgalden kurtarılması sonrasında ve Lozan’da bir barış antlaşmasının
imzalanması ile birlikte, süratle inkılaplara girişilmiş, yeni devletin batılı
anlamda modern, çağdaş bir devlet olması için _imparatorluktan intikal eden
bütün kurumlar terk edilerek yerlerine çağdaş kurumlar oluşturulmuştur. Bu
amaçla gerçekleştirilen devrimlerin hepsi Türk toplumunu batı toplumları
gibi çağdaş ve modern bir toplum haline getirmeyi amaçlamaktaydı. Bu
devrim hareketleri içinde temel hareket noktası ise hemen daima Batılılaşma
fikri olmuştur. Ancak Mustafa Kemal, pek çok reformcudan farklı olarak salt
bir modernleşmeden ziyade, toplumun ve devletin yapısında temelden
değişikliklerin zorunlu olduğuna inanmış, “kültür” ve “medeniyet”
tartışmalarını bir yana bırakarak batı medeniyetinin bir bütün olarak
alınmasından yana olmuştur. The most striking one among the attempts aiming at the recovery of
the Ottoman Empire in the last two centuries is that of the idea of
“westernization”. The idea of westernization adopted by M. Kemal Atatürk,
in particular, who was brought up in an invirenmont of intellectual discussions of the Second Constitutional Era, sometimes regarded as the
laboratuary of the Republican Era, consituted, starting from the
establishment of the Turkish Republic, the basis of the attempts of
modernization and of creating a modern state and a society. The first steps to
be taken to this end were the expulsion of the occupants from the country
and to sign a perminent peace treaty in Lausanne. Soon afterwards, new
revolutions were undertaken hastily and, in order to modernize the state, the
old institutions inherited from the Ottoman Empire were replaced by
contemporary bodies and organizations. All the revolutions undertaken in
this direction intended to transform the Turkish society and create a modern
society on the model of Western equivalents. The driving force behind,
however, has always been the idea of westernization. Mustafa Kemal
differed from many other reformers in the sense that he conceived the idea
of modernization as the radical transformation of the state and society and
believed that the western culture, putting aside all the debates over the
concept of civilization, should be adopted as whole.
Source
Sosyal Bilimler DergisiVolume
8Issue
3Collections
- Cilt 8 : Sayı 3 [12]