Yazınsal Ürünlerde Biçim-İçerik Tartışmaları: Hakikat ve Paradoks Arasında Sanat
Abstract
Yazınsal ürünlerin oluşum ve çözümlemesinde, biçim ve içerik
tartışması hep yapıldı. Sanat ürünlerinde yazınsallığı sağlayan biçim midir,
içerik midir? sorusu hep soruldu. Biçimsel incelemeyi, somut olanı
incelemeyi öne çıkaranlar olduğu gibi, bu iki öğenin birbirinden
ayrılamayacağını söyleyenler de oldu. Bu tartışma önemliydi. Çünkü
çokanlamlı bir yapıya sahip olan yazınsal metin üzerinde yerli yersiz
yorumlara neden oluyordu. Çözümlemeciler arasında metin dışına
çıkmamanın çabasını gösterenler olduğu gibi, metinde doldurulması gereken
anlam çukurlarını doldurmaya, somut olarak dile getirilmeyen ama metinde
gizli olarak var olan anlamı yakalamaya çalışanlar da oldu. Her iki tutumda
da bir anlama/anlamlandırma, anlamı bir kesinliğe kavuşturma isteği vardı.
Başka bir deyişle bu tutum ve anlayıştan yola çıkan yazınsal
çözümlemelerde, edebiyat kuramlarında olgucu anlayışın etkisi büyüktü.
Dilbilim, göstergebilim, genelde yapısalcılık da uzun yıllar olguculuğun
gölgesinde nesneyi öne çıkararak bilimselliği yakalamaya çalıştılar.
Yapısalcılık sonrasında bu tutum sıkı bir şekilde eleştirildi. Yeniden bir
özneye dönüş, deyiş yerindeyse hem nesneyi hem özneyi, hem nesnel hem
öznel olanı da incelemeyi amaçlayan çalışmalar yapıldı.
Bu tartışmalardan bazıları Batı’dan önce Doğu’da yapıldı. Biz bu
yazıda Doğu’da ve Batı’da yapılan biçim ve içerik tartışmalarını incelemeye;
dilbilim, göstergebilim ve yapısalcı anlayışın tıkandığı noktalara, sanat
ürününün niteliğine, sanatçının kimliğine ve sanat/irfan ilişkisine dikkat
çekmeye çalışacağız. The discussion on form and content has always taken place in the
process of the production and analytical studies of literary works. It has
always been the question frequently asked as to whether it is a form or
content that gives literariness to works of art. Somehave claimed that studies
on form which is concrete should be given priority while the others have
pointed out that the elements, that is to say, both form and content are
inseparable parts from each other. This argument was important in that every
now and then there have always been different comments on/about literary
texts that comprise polysemantic structures. From among those who have
done analytical studies there have even been the ones trying to stick to the
text itself while others try to find the meaning filling the gaps in the text
which is not concretely stated but which surely exist and could be
understood trough insinuations.
However in both approaches there can be seen a willpower to
comprehend/signify the boundaries of the meaning. In other words, starting
from these two approaches positivistic understanding has had a great effect
on literary theories. Linguistics, semiotics and most often structuralism have
tried to catch up with the scientific mode under the auspices of positivism
giving the objecta prime place. This manner has received a strict criticism in
a post-structuralist period. There happened to be return to the subject and we
could just as well say that there have been studies to focus on both object
and subject; the objective and the subjective ones. Some of the above
discussions took place in the east long before it appeared in the west. In this
Article we tried to focus on the discussions on/about form and con tent and
tried to point out some important facts where linguistics, semiotics and the
structuralist understanding had failed. We also tried to attract the attentions
to the points such as the quality of the work of art, the identity of the artist
and the relation between art and wisdom.