Sisifos’tan Sendikalizme: Albert Camus’nün Varoluşçuluğu ve Demokrasi
Citation
Dore, Fatma (2014). "Sisifos’tan Sendikalizme: Albert Camus’nün Varoluşçuluğu ve Demokrasi." III. Uluslararası Felsefe Kongresi: Gelenek, Demokrasi ve Felsefe. Kongre Bildiri Kitabı, Bursa.Abstract
Fransız varoluşçu filozof Albert Camus’ye göre insanoğlu anlamsız bir dünyada yaşamaktadır. Onun bu durumdan sıyrılabilmesinin nihai çözüm yolu ise intihardır. Filozofa göre intihar, felsefi anlamda gerçek tek sorundur ve iki türdür: Gerçek (fiziksel) ve metafiziksel. Öte yandan, insanın aynı zamanda bir başkaldıran olduğunu belirten
filozof, her iki türünü de nihilizmin bir sonucu olarak gördüğü intihara saçma bir şekilde “hayır”, otantik bir yaşama ise “evet” demektedir. Camus, bilinen ilk eserlerinden birinde bu başkaldıranı resmederken, Antik Yunan mitolojisindeki Sisifos söylencesinden faydalanır. Hannah Arendth’e göre, Fransız varoluşçuların eserlerinde “politik düşünce merkezi konumdadır." Bu noktadan bakıldığında, Camus’de Sisifos’un temsil ettiği başkaldıranın politik bir boyutunun olması hiç de şaşırtıcı değildir. Savaş sonrası eserlerinden biri olan Başkaldıran İnsan’da Camus’nün nihilizme karşı savaşımı, Fransız varoluşçuluğunun önde gelen bir diğer ismi olan Jean-Paul Sartre’ın savunduğu Marksizm’i yadsımasıyla sonuçlanır. Camus, adalet konusundaki mutlakçı iddialarını kabul etmediği Marksizm’i, bir özgürlükten vazgeçiş ve nihilizme düşüş olarak değerlendirir. Bunun karşısında Başkaldıran İnsan, hem adalet hem de özgürlük için sesini yükseltir. Kuşkusuz Camus’nün Marksizm’i reddetmesi, onun burjuva demokrasisini benimsediği anlamına gelmez. Nitekim adil olmayan bir özgürlük içeren bu seçenek de sonuç itibariyle nihilizme yol açacaktır. Filozof, bunun yerine demokratik sendikalizmi savunur. Bu çalışmada, Albert Camus’nün varoluşçu felsefesinde bir çözüm olarak önerilen, özgürlük ve adaletin birlikte var olabildiği böyle bir demokrasi modeline nasıl ulaştığı gösterilecektir.