Gelişmiş Arama

Basit öğe kaydını göster

dc.contributor.authorSonay, Ahmet
dc.date.accessioned2021-07-26T11:15:23Z
dc.date.available2021-07-26T11:15:23Z
dc.date.issued2021en_US
dc.identifier.citationSonay, Ahmet . "Çağdaş Nusayrî Âlimlerden Abdurrahman el-Hayyir: Hayatı, Eserleri ve Görüşleri". Kocatepe İslami İlimler Dergisi 4 / 1 (Haziran 2021): 154-172 . https://doi.org/10.52637/kiid.910116en_US
dc.identifier.urihttps://dergipark.org.tr/tr/pub/kiid/issue/62688/910116
dc.identifier.urihttps://hdl.handle.net/11630/8900
dc.description.abstractNusayrîler adıyla tanınan Arap Alevîlerinin 20. asırda Suriye’de dikkat çekici bir dinî-kültürel canlanma yaşadıkları gözlenmektedir. Söz konusu canlanmanın zuhur etmesinde çeşitli âmiller etkili olmakla birlikte din adamlarının üstlendiği aktif rol gözden kaçırılmamalıdır. Bu din adamlarından biri de ilmî-edebî şahsiyetiyle öne çıkan Şeyh Abdurrahmân el-Hayyir’dir. Hayyir, gerek Arap Alevîlerinin dinî-siyasî kararlarına yön veren kanaat önderlerinden biri olması, gerekse bu ekolün sosyal, kültürel ve dinî hayatını “içeriden biri” sıfatıyla dikkatli bir şekilde gözlemleyerek eserlerine yansıtması bakımından önemli bir isimdir. 1904 yılında Lazkiye’ye bağlı Kırdâha beldesinde doğan Hayyir, başta Şeyh Süleyman el-Ahmed (ö. 1942) olmak üzere dönemin önde gelen âlimlerinden çok iyi bir eğitim almış, genç yaşında ilmi ve zekâsıyla temayüz etmiştir. 1924’ten 1943’e kadar çeşitli medreselerde öğretmenlik yaptıktan sonra 1950’li yılların ortalarında Dımaşk’a taşınmıştır. Dımaşk Radyosu’nda yayınlanan “Min Nidâi’l-Îmân” adlı programı sayesinde ün kazanmış, bu sayede İslâm dünyasından çok sayıda fikir adamıyla irtibat kurarak ufkunu genişletmiştir. Hafız el-Esed döneminde yıldızı parlamış, İslâm mezheplerinin birbirine yaklaştırılması projesinde aktif bir rol üstlenmiştir. Arap Alevîlerini dinî-siyasî ortamlarda liyakatle temsil etmiş, onlara yöneltilen suçlamaları ilmî bir üslupla çürütmüştür. Tartus, Humus, Sâfîtâ, Lazkiye ve Dımaşk’ta Arap Alevîlerinin yaşadığı mıntıkalarda çok sayıda mescidin inşa edilmesine öncü olmuştur. 1986 yılında Dımaşk’ta vefat eden ve toprağa verilen Hayyir, ardında çok sayıda matbu ve mahtut eser bırakmıştır. Matbu eserleri arasında en çok dikkat çekenler, Arap Alevîlerinin öğretisi ve ortadaki durumu hakkındaki ‘Akîdetunâ ve vâki‘unâ nahnu’l-Müslimîn el-Ca‘feriyyîn el-‘Aleviyyîn ve Suriye asıllı akademisyen Şâkir Mustafa’nın Arap Alevîlerine ilişkin sorularını cevaplandırdığı er-Red ‘ala’d-Düktûr Şâkir Mustafa’dır. Mahtut eserleri arasında en önemli olanı ise Min Talâi‘i’n-nahdati’l-edebiyye fî muhâfazati’l-Lâzıkiyye’dir. Elli yıllık çalışmanın ürünü olan bu eser, 19. ve 20. asırlarda Suriye sahilinde yaşayan ve sayıları yüzü bulan Arap Alevî âlim ve ediplerin biyografilerini sunmakta, edebiyatlarından ve şiirlerinden çeşitli hacimlerde örneklere yer vermektedir. Hayyir, eserlerinde Usûlî-İmâmî bir âlim görüntüsü çizmiştir. Onun Arap Alevîliğini Usûlî İmâmîlikle özdeşleştiren yaklaşımı, Arap Alevî kimliği buharlaştırdığı için ekolün içerisinden bazı sert eleştirilerle karşılaşmıştır. Ancak bu yaklaşımı sergileyen tek kişi o değildir. Zira 1972 yılında Hayyir’in de aralarında bulunduğu 80 Arap Alevî âlimin imzaladığı “Beyânu ‘Akîdeti’l-Müslimîn el-‘Aleviyyîn” adlı bildirgede aynı yaklaşım görülmektedir. Bu durumda söz konusu âlimlerin Alevîliklerini değil de onları bu yaklaşımı sergilemeye sevk eden sebebi sorgulamak daha doğrudur. Muhtemelen onlar yaşanan olağanüstü siyasî ve sosyal gelişmelere bakarak Arap Alevîliği tarihinin hassas bir merhaleden geçtiğini düşünmüşler, ekolün haklarını layıkıyla savunabilmek için Şîa’nın en büyük ve organize kolu olan Usûlî İmâmiyye ile özdeş görünmekten daha iyi bir seçenek bulamamışlardır. Arap Alevî kökenli Hafız el-Esed’in 1971 yılında Suriye devlet başkanı olmasıyla birlikte Alevîlere yönelik yoğun bir karalama kampanyası başlayınca bu görüş daha fazla ağırlık kazanmıştır. Bahsi geçen bildirgenin 1972 tarihli olması, bu bağlamda manidardır. Bildirgenin önsözünün Hasan Mehdî eş-Şîrâzî tarafından yazılmış olması, içeriğinin Usûlî İmâmiyye tarafından tasvip edildiğini göstermektedir. Hayyir, teşbih ve tecsimi reddetmiş, bâtına ve te’vile sıcak bakmamış, tenâsüh fikrini ikna edici bulmamıştır. İslâm mezheplerini birbirine yaklaştırma projesinin aktif yöneticilerinden biri olması bakımından diğer ekollerle tartışmaya girmemiş, eserlerinde uzlaştırıcı ve ılımlı bir dil kullanmıştır. Bu makale, Hayyir’in hayatını, eserlerini ve görüşlerini konu edinmiş, bu suretle Suriye özelinde Arap Alevîlerinin 20. asırdaki dinî-kültürel yapısına belli bir açıdan ışık tutmayı amaçlamıştır. Makalede deskriptif yöntem takip edilmiş, ayrıca Hayyir ve fikirleri üzerinde derinleşmeye gayret gösterilmiştir.en_US
dc.description.abstract‘Alawites, commonly referred to as Nusayrîs, go through a remarkable religious-cultural revival in Syria in the 20th century. The active role of the ‘Alawite religious leaders have been important factors contributing to this revival. One of the important religious figures is Sheikh ‘Abd al-Raḥmān al-Khayyir, who stands out as a religious and literary personality. He played an important role in formulating religio-political decisions of the ‘Alawite community. As a careful observer of his time, al-Khayyir reflects on many aspects of the social, cultural and religious life of his community in his works with an "insider" perspective. Al-Khayyir was born in 1904 in Qirdâha/Latakia and received a good education from the leading scholars of his time, such as Sheikh Süleyman al-Ahmed (d. 1942). Already at a young age, Al-Khayyir stood out for his knowledge and intelligence among others. After teaching in various madrasas from 1924 until 1943, he moved to Damascus in the mid-1950s. He attained the fame from a program named "min nidâ al-imân" broadcast that he participated in Damascus Radio, which introduced him to larger intellectual networks of the Islamic world. During the Hafez al-Assad period, his star shone further and he became an active participant in the project of the ‘unification of Islamic sects’. He represented the ‘Alawites in religious-political arenas and repelled the accusations against them. He pioneered the construction of a number of mosques in areas where ‘Alawites live, namely in Tartus, Homs, Sâfîtâ, Latakia and Damascus. Al-Khayyir died in 1986 in Damascus. He left behind many works both in print and manuscript. Among his printed works, the most important ones are ʿAqīdatunā wa wāqiʿunā naḥnu al-muslimin al-jaʿfariyyin al-ʿalawiyyin, al-Radd ʿalā al-duktūr shākir muṣṭafāʾ. His most important works in manuscript form is Min ṭalāiʿ al-nahḍa al-adabiyya fī muḥāfazat al-Ladhiqiyya. The work is a product of fifty years of his efforts, which compiles the biographies of ‘Alawite scholars who lived on the Syrian coast in the 19th and 20th centuries, and includes samples from their literary writings and poems. Al-Khayyir presented himself as an Uṣûlî-Imâmî scholar in his works. His approach, which equates ‘Alawi doctrine with Uṣûlî-Imâmîsm, met with harsh criticism from within the ‘Alawi community, for it was said to diminish the value of the ‘Alawi identity. However, he was not the only one who took this approach. The declaration named "Bayânu ‘aqîdat al-muslimin al-‘alawiyyin" signed by 80 ‘Alawite scholars in 1972 presented a similar attitude. On this point the reason that induced all these scholars to adopt this approach should be evaluated differently. It can be taken as an indication that the ‘Alawīs at the time considered it as an opportunity to be identified with the Uṣûlî-Imâmîyya, the largest and organized branch of the Shia, in order to properly defend the rights of their community. In 1971 ‘Alawīs came under heavy criticism because of Hafez al-Assad’s ‘Alawite origins as the new president of Syria. It is against this context that the declaration signed in 1972 should be assessed. Ḥasan Mahdî al-Shîrâzî wrote the foreword to the declaration as an indication of Uṣûlî-Imâmiyya’s approval of it. Al-Khayyir refused tashbîh and tajsîm, and was not in favor of bâṭinî interpretations of religion. Since he was one of the active directors of the project of unifying Islamic sects, he used a conciliatory and moderate language in his works and avoided polemics. This article focuses on his life, works and views and thus aims to shed light on the religious-cultural milieu of the ‘Alawite community in Syria in the 20th century. The descriptive approach is adopted as the method of this article, refraining from subjective judgments as much as possible. In addition, the article aims to scrape the surface of the subject matter and to engage with the primary sources to allow a deeper understanding of al-Khayyir's thoughts.en_US
dc.language.isoturen_US
dc.publisherAfyon Kocatepe Üniversitesien_US
dc.identifier.doi10.52637/kiid.910116en_US
dc.rightsinfo:eu-repo/semantics/openAccessen_US
dc.subjectİslâm mezhepleri tarihien_US
dc.subjectİmâmiyyeen_US
dc.subjectNusayrîliken_US
dc.subjectArap alevîliğien_US
dc.subjectAbdurrahmân el-Hayyiren_US
dc.titleÇağdaş nusayrî alimlerden Abdurrahmân el-Hayyir: hayatı, eserleri ve görüşlerien_US
dc.title.alternativeLife, works and thoughts of a contemporary nuṣayrī scholar: ʿAbd al-Raḥmān al-Khayyiren_US
dc.typearticleen_US
dc.relation.journalAfyon Kocatepe Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi Dergisien_US
dc.departmentSeçinizen_US
dc.authorid0000-0001-9913-1809en_US
dc.identifier.volume4en_US
dc.identifier.startpage154en_US
dc.identifier.endpage172en_US
dc.identifier.issue1en_US
dc.relation.publicationcategoryMakale - Ulusal Hakemli Dergi - Başka Kurum Yazarıen_US


Bu öğenin dosyaları:

Thumbnail

Bu öğe aşağıdaki koleksiyon(lar)da görünmektedir.

Basit öğe kaydını göster