Merkezefendi ve Pamukkale ilçelerinin beşerî ve ekonomik coğrafyasının incelenmesi
Abstract
Bu doktora tezi çalışmasında Denizli iline bağlı Merkezefendi ve Pamukkale ilçelerinin
beşerî ve ekonomik coğrafyası incelenmiştir. Çalışmada öncelikle fiziki coğrafya
konuları içinde yer alan jeolojik, jeomorfolojik, klimatik, edafik ve biyotik özellikler
incelenmiş, daha sonraki bölümlerinde ise fiziki coğrafyanın temellendirdiği zeminde
beşerî coğrafya unsurları olan, tarihi özellikler, nüfus, yerleşim, sanayi, ticaret ve turizm
özellikleri sahada çalışılmıştır.
Bu amaçla geniş bir literatür çalışması ve saha araştırması yapılmış, merkez ilçelerin
potansiyel özelliklerini ortaya çıkarmak amacıyla haritalar, uzaktan algılama ve coğrafi
bilgi sistemleri (CBS) kullanılarak hazırlanmıştır. Bununla birlikte 2012 yılına kadar
Denizli ilinin merkezini oluşturan saha, 12.11.2012 tarihinde kabul edilen 6360 sayılı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararname ile iki merkez ilçeye dönüştürülmüş
olduğundan dolayı bu tarihten itibaren gerekli olan tüm istatistiki veriler kamu
kurumlarından temin edilmiştir.
Çalışma sahası Kalkolitik Dönem’den itibaren yerleşime açıktır. Bölgenin gelişiminde
en önemli faktör fiziki coğrafya koşullarının uygunluğu olmuştur. İnsan yaşamına
uygun klimatik koşulların şekillendirdiği ortamda bulunan bol su kaynakları ile verimli
tarım alanları insanları tarih boyunca bu alanlara çekmiştir. Denizli Ovası ile yükseltinin
az olması ve nehrin getirdiği kalın alüvyonlarla zenginleşen toprak, tarımsal ürün
deseninin çeşitli olmasına olanak sağlamıştır. Ayrıca sahanın İç Anadolu ve Akdeniz
Bölgesi arasında geçiş konumunda bulunması ulaşımın gelişmesine olanak tanımış, tüm
bu özelliklerle harmanlanan saha, beşerî hayatın şekillenmesinde kendini göstermiştir.
2018 yılı itibarıyla Türkiye’nin ilk 500 şirketi arasında 11 firma ile yer alan Denizli bu
anlamda ülke ekonomisinde oldukça önemli bir yere sahiptir. 1988 yılında UNESCO
tarafından Dünya Miras Listesine hem doğal hem de tarihi özellikleri ile alınan
Pamukkale ören yeri sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da önemli turizm
destinasyonlarından birini oluşturmaktadır. Termal su kaynaklarının zengin olduğu
Karahayıt ve Pamukkale’ de inşa edilen Avrupa standartlarındaki turizm işletmeleri hem
yurt içi hem de yurt dışından gelen konuklarına hizmet vermektedir. Tüm bu güçlü
yanlarının yanı sıra 1950 yılından itibaren sahada yaşanan yoğun nüfuslanma
beraberinde çarpık kentleşmesinin oluşmasına sebep olmuş, bu durum hava, su kirliliği
olarak kendini göstermiştir. Artan nüfusla beraber tarım topraklarının yerleşmeye
açılması sahanın tarımsal potansiyeline zarar vermektedir. Meydana gelen düzensiz
şehirleşme kentin siluetini değiştirmiş, şehrin hafızasını oluşturan tarihi yapılar çarpık
kentleşmenin kurbanı olmuştur. Artan sanayi faaliyetleri ile sahaya hayat veren Büyük
Menderes Nehri’nde meydana gelen yoğun kirlilik tarım topraklarını etkilemiştir. Bu
olumsuz durumu ortadan kaldırmak için gerekli düzenlemeler ve artan nüfusa uygun
programlar yapılmazsa şehrin geleceği tehdit altında kalacaktır. The human and economic geography of the Merkezefendi and Pamukkale districts of
Denizli province are examined in this study. In this study, geological features,
geomorphological elements, climate, soil and vegetation in physical geography subjects
have been examined in general. In the following sections, historical characteristics,
population, settlement, industry, trade and tourism characteristics, which are the
elements of human geography, are studied in the field based on physical geography.
A large literature survey and field research was conducted for this purpose, and the
maps were extracted by using remote sensing and geographical information systems
(GIS) in order to reveal the potential features of the central districts. However, since the
site, which was the center of Denizli province until 2012, was transformed into two
central districts with the Law No. 6360 and the Decree Law adopted on 12/11/2012, all
the statistical data required from this date was obtained from public institutions.
The study area is open to settlement since the Chalcolithic Period. The most important
factor in the development of the region has been the suitability of the physical
geography conditions. The abundant water resources in the environment shaped by the
climatic conditions suitable for human life and the fertile agricultural areas have
attracted people to these areas throughout history. The low altitude with the Denizli
Plain and the soil enriched by the thick alluvium brought by the river enabled the
agricultural product pattern to be diverse. In addition, the location of the field in the
transition position between Central Anatolia and the Mediterranean Region has enabled
the development of transportation, and the field, blended with all these features, has
shown itself in the shaping of human life.
Eleven companies in Denizli is among Turkey's top five hundred companies as of 2018
and in this sense Denizli has a very important place in the national economy. Pamukkale
ruins were taken with both natural and historic properties on the World Heritage List by
UNESCO in 1988, and not only in Turkey, but Pamukkale is also one of the world's
important tourism destinations. Tourism enterprises at European standards built in
Karahayıt and Pamukkale, where thermal water resources are rich, serve both domestic
and foreign guests. In addition to all these strengths, the dense population in the field
since 1950 caused unplanned urbanization and this situation manifested itself as air and
water pollution. The opening of agricultural lands with the increasing population harms
the agricultural potential of the area. The irregular urbanization that occurred has
changed the silhouette of the city, and the historical buildings that make up the memory
of the city have fallen victim to urbanization. Intense pollution occurred in the Büyük
Menderes River, which gave life to the field with the increasing industrial activities,
affected the agricultural lands. The future of the city will be threatened if the necessary
arrangements and programs suitable for the increasing population are not made to
eliminate this negative situation.