İslam hukuku perspektifiyle tabiî hukuk yaklaşımının analizi
Künye
AK, A. (2022). İslam Hukuku Perspektifiyle Tabiî Hukuk Yaklaşımının Analizi. Kocatepe İslami İlimler Dergisi, 5(2), 231-248. https://doi.org/10.52637/kiid.1182397Özet
Bu makalede öncelikle, tabiî hukuk akımı bağlamında ortaya konan, devlet tarafındanvazedilen hukukun ötesinde ulaşılmak istenen hukukun var olduğu, bütün pozitif hukuksistemlerine nazaran daha mükemmel ve daha yüksek bir hukuk olması sebebiyle bütüninsanlar ve milletler için genel geçer kabul edildiği, geçerliliğini kendi cevherinde bulanbirtakım yüksek kuralların toplamından oluştuğu, pozitif hukuk için tükenmez bir kaynak vekontrol mekanizması olduğu, tabiî hukuk anlayışının, hukuk sahasındaki ilerlemelerin öncüsüolduğu şeklindeki temel düşünceler verilmiştir. Sonrasında Heraklit’ten başlamak üzere ahlâk,adalet ve erdeme dair yaklaşımlarıyla tabiî hukukun ilk savunucularından biri olan Sokrat,idari emirlerin ilahî emirleri aşacak kuvvette olmadığını belirten Sofokles, duyular dünyası veideler dünyası ayrımını hukuka aktararak tabiî hukuku savunan Eflatun, tabiî hukuku pozitifhukukun yorumlanmasında bir rehber olarak gören Aristo, tabiî hukukun bütün insanlarıkapsadığını, hukukun insan iradesinden değil insan ve eşyanın doğasından kaynaklandığınısöyleyen Cicero, tabiî hukukun ilk temel ilkesinin ahde vefa olduğunu söyleyen Grotius, tabiîhukuk düşüncesinde tanrıya daha fazla yer vermiş olan Pufendorf ile on sekiz ve on dokuzuncuasır tabiî hukuk düşünürleri ele alınarak tabiî hukukun tarihi seyri aktarılmıştır. Bununardından tabiî hukuk yaklaşımında savunulan temel düşünceler İslam hukuku perspektifiylebeş başlık halinde analiz edilmiştir. Birinci başlıkta insan tabiatı (doğası), eşyanın tabiatı, ilahiirade ve insan aklı şeklindeki farklı yaklaşımlar ekseninde, içtihat faaliyetini insan ruhunaodaklama ve insan ruhundaki adalet idesini arayış olarak nitelendirmenin fıkıh usulününözüne ilişkin muhalif bir tavır takınmak anlamına geldiği, aklın hukukun mutlak deliliolmadığı, aklın faaliyetinin müstakil olarak hüküm koymak şeklinde değil nasslardamündemiç manaları keşif ve izhar şeklinde olduğu, hukukun kaynağının ilahî akılla değil ilahîirade ile izah edileceği vurgulanarak hukukun kaynağı konusu ele alınmıştır. İkinci başlıkta birhükümde ümmetin icmâsı söz konusu ise o hükmün ideal olduğu, o hususta daha ideal olanınarayışına girilmeyeceği, hiçbir içtihadî hükmün, İslam’ın mutlak, tartışmasız hükmü olarakkabul edilmediği belirtilerek olan hukuk-olması gereken hukuk ayrımı konu edinilmiştir.Üçüncü başlıkta hüsün-kubuh meselesinin ulemanın kadim ihtilaf alanlarından biri olduğu,aklın hasen olanı bilmesi ve bu hususta bağlayıcı bilgi üretmesinin, aklı müstakil hukukkaynağı olarak nitelendirmeyi mümkün kılacağı, İslam hukukunda Eş’arî yaklaşımbakımından tabiî hukukta savunulan haliyle, geçerliliğini kendi cevherinde bulan bir hukukkuralından söz etmenin mümkün olmayacağı, Maturîdi yaklaşım bakımından “geçerliliğinikendi cevherinde bulan” hukuk kurallarından değil, “geçerliliği kendi cevheriyle teyit edilen”hukuk kurallarından söz edilebileceği, iyi ve kötünün fiil ve eşyada öz olarak var olduğunu,aklın iyi ve kötüyü bileceğini ve bunun bağlayıcı bilgi olduğunu söyleyen Mutezile’ninyaklaşımıyla tabiî hukukta savunulan yaklaşımın örtüştüğü, Sünni teoloji ve İslam hukukubakımından ilahî iradenin herhangi bir ilke veya kuralla sınırlandırılmasının mümkünolmadığı ifade edilerek geçerliliğini kendi cevherinde bulan yüksek hukuk kurallarıdeğerlendirilmiştir. Dördüncü başlıkta gerek kuralların oluşturulması gerekse uygulanmasısürecinde etkili bir kısım faktörlerin adaletle hukuk arasında kaçınılmaz farklılaşma alanlarıoluşturduğu, teorik düzlemde içtihatlardan birini diğerine üstün görmek mümkün olamadığıgibi bu içtihatlardan herhangi biriyle elde edilen adalet düzeyini diğeriyle elde edilenden dahaileride görmenin de mümkün olmadığı, bütün hukukîlik ölçütlerinin ilahî iradeye, dolayısıylada Kitâb’a ve sünnete uygunluk ölçütüne tâbî olduğu, İlahî iradenin üstünde, onu denetleyen,sınırlayan bir adalet ölçütünden söz edilemeyeceği vurgulanarak hukuk-adalet ilişkisiüzerinde durulmuştur. Beşinci başlıkta ise İslam hukuku açısından içtihat anlayışı veserbestisinin ilerlemenin öncüsü olduğu belirtilerek tabiî hukukun hukukî değer ölçütü veilerlemenin öncüsü olarak görülmesi tahlil edilmiştir. Ulaşılan sonuçların sunumuyla makaletamamlanmıştır. In this article, first of all, the basic ideas put forward in the context of the natural lawmovement are given: that there is a legal order that is desired to be achieved alongside orabove the law created by the state, that it is accepted as generally valid for all people andnations because it is a more perfect and higher law as opposed to all positive legal systems,that it consists of the sum of some high rules that find its validity in its own essence, that it isan inexhaustible source and control mechanism for positive law, and that the understandingof natural law is the pioneer of advances in the field of law. Then, starting with Heraclitus,Socrates, who was one of the pioneers of natural law with his defense of the concepts ofmorality, virtue and justice; Sophocles, who stated that the administrative commands werenever powerful enough to override divine commands; Plato, who defended natural law byreflecting the distinction between the world of ideas and the world of senses, which is the basisof his philosophy, to the field of law; Aristotle, who saw natural law as a guide in theinterpretation of positive law, Cicero, who stated that natural law covers all human beings,that law arises not from human will but from the nature of human beings and things, Grotius,who stated that the first basic principle of natural law is loyalty to the covenant, Pufendorf,who gave more place to god in natural law thought, and natural law thinkers of the eighteenthand nineteenth centuries, the historical course of natural law has been conveyed. After that,the basic ideas defended in the natural law approach are analyzed under five headings fromthe perspective of Islamic law. In the first heading, in the axis of different approaches to thesource of law as human nature, the nature of things, the divine will, and the human intellect, itwas argued that focusing on the activity of ijtihad on the human soul and characterizing it as asearch for the ideal of justice in the human soul means taking an oppositional stance regardingthe essence of the method of fiqh, It was dealt with by emphasizing that the intellect is not theabsolute proof of law, that the activity of the intellect is not in the form of making judgmentsindependently but in the form of discovering and revealing what exists in the nass, and thatthe source of law is explained by the divine will, not the divine intellect. In the second heading,the distinction between the law as it is and the law as it should be is discussed by stating thatif there is the ijma of the ummah on a ruling, that ruling is ideal, that one should not search fora more ideal one, and that no ijtihadi ruling is accepted as the absolute, undisputed ruling ofIslam. In the third heading, it is stated that the issue of al-husn and al-qubh is one of the ancientareas of dispute among the ulema, that the intellect's knowing what is hasen and producingbinding knowledge in this regard will make it possible to characterize the intellect as anindependent source of law, that it will not be possible to speak of a rule of law that finds itsvalidity in its own substance as advocated in natural law in terms of the Ash'ari approach inIslamic law, and that it is not possible to speak of rules of law that find their validity in theirown substance, in terms of the Maturidi approach, the approach of Mutazila, which states thatgood and evil exist essentially in acts and things, that the intellect can know good and evil andthat this is binding knowledge, and the approach defended in natural law overlap, and that itis not possible to limit the divine will with any principle or rule in terms of Sunni theology andIslamic law, and the high legal rules that find their validity in their own substance areevaluated. In the fourth heading, it is stated that some factors that are effective in the processof both the formulation and implementation of rules create inevitable areas of differentiationbetween justice and law, and that it is not possible to see one jurisprudence as superior to theother on a theoretical level, nor is it possible to see the level of justice achieved by any of thesejurisprudences as more advanced than that achieved by the other. The fifth chapter analyzesthe view of natural law as the criterion of legal value and the pioneer of progress by statingthat the ijtihad understanding and freedom of jurisprudence is the pioneer of progress interms of Islamic law. The study was completed with the presentation of the results obtained.
Kaynak
Kocatepe İslami İlimler DergisiCilt
5Sayı
2Bağlantı
https://doi.org/10.52637/kiid.118239https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2680697
https://hdl.handle.net/11630/11386
Koleksiyonlar
- Cilt 5 : Sayı 2 [20]