dc.description.abstract | İstanbul Sözleşmesi’nin asıl adı ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’dir. 11 Mayıs 2011'de İstanbul'da imzaya açılmış olması nedeniyle kısaca "İstanbul Sözleşmesi” denmektedir. Türkiye, sözleşmeye imza atan ilk devletlerden biri olmuştur. Sözleşmenin duyulması ve incelenmesi sonucunda hem hukukî hem de dinî ve kültürel açıdan bazı olumsuzluklar ihtiva ettiği görülmüştür. Bu nedenle 20 Mart 2021 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan 3718 sayılı cumhurbaşkanı kararıyla ve Sözleşme’nin 80. maddesinin müsaade ettiği şekilde, Türkiye sözleşmeden çekilme kararı almıştır. Sözleşme konusu ve amacı itibariyle tüm insanlar için önem arz etmektedir. Özellikle şiddet ve kadına karşı şiddeti önlemek bütün insanların görevidir. Toplumun en küçük birimi olan ailedeki eğitimden, devleti yönetenlerin çıkaracağı kanunlara kadar bütün katmanlarda önemsenmesi gereken ve üzerinde durulması gereken bir konudur. Bu bağlamda şiddetin giderilmesi için hem ulusal hem de uluslararası alanlarda çalışmalar yapılmalıdır. Fakat bu çalışmalar yapılırken toplumların değer yargıları göz önüne alınmalı ve alınan kararların doğuracağı olumlu ve olumsuz durumlar iyi incelenmelidir. Sözleşme imzalandığı günden beri tartışma konusu haline gelmiştir. Her ne kadar sözleşmeden çekilmeyi eleştirenler varsa da sözleşmenin mevcut haliyle Türk aile yapısına, dinî ve kültürel değerlerine uymayan maddeler ihtiva ettiği ile ilgili ciddi çalışmalar yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda sözleşmenin bazı olumlu taraflarına değinilmekle birlikte sakıncalar ve olumsuz sonuçları ile ilgili değerlendirmeler yapılmıştır. Sözleşme, İslam hukuku açısından birkaç çalışmaya konu olmuş ve farklı açılardan değerlendirilmiştir. Bu çalışmamızda da sözleşme İslam dini ve İslam hukuku açısından ele alınarak değerlendirilecek ve görülen birçok soruna değinilecektir. Bu çalışma giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde sözleşmede geçen bazı kavramlar kısaca incelenmiş, ikinci bölümde ise yedi başlık altında sözleşmedeki maddeler ele alınarak İslam hukuku açısından değerlendirilmiştir. İstanbul Sözleşmesi ile kadına karşı şiddetin önlenmesi hedeflenmekle birlikte sözleşme içeriği incelendiğinde bazı sakıncalar görülmektedir. Bu sakıncaların başında aile kavramının yok sayılması, nikâh sonucu olmayan birlikteliklerin meşru görülmesi, eşcinselliğin normalleştirilmesi, küçük yaşlardan itibaren cinsiyetsizleştirmenin zemininin hazırlanması gibi konular bulunmaktadır. Ayrıca 18 yaş altı çocukların evlilik dışı ilişkilerinin suç sayılmamasının yanında 18 yaş altı rızaya dayalı evliliklerin suç sayılması gibi durumlar da bu bağlamda düşünülebilir. Sözleşme eşcinsellerle ilgili doğrudan bir madde içermese de satır aralarında cinsiyetsizliğe çokça atıflar bulunmaktadır. Aile ve nikâh kavramları neredeyse hiç önemsenmemekte hatta nikâhsız birlikteliklere meşruiyet arz edecek tutumlar görülmektedir. Sözleşmede toplumların değer yargıları bazen açıkça bazen ise üstü kapalı bir şekilde eleştirilmekte hatta küçümsenmektedir. Bütün bu sorunlar çerçevesinde sözleşmenin özelde İslam hukuku genelde İslam dini açısından sıkıntılar barındırdığı aşikârdır. Hatta sözleşme bu haliyle sadece İslam dininin değil diğer semavi dinlerin de değerleri ve hükümleri ile çelişkiler arz etmektedir. Yapılması gereken bu sözleşme vesilesiyle hukukî, dinî, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla, şiddetin sadece kadın özelinde değil bütün boyutlarıyla ele alınarak incelenmesidir. Sonuç olarak öncelikle ahlakî eğitimle, ekonomik düzenlemelerle ve kanun çalışmalarıyla şiddet, topumda en aza indirilmeye hatta yok edilmeye çalışılmalıdır. Bu yapılırken kadın ve erkeğin birbirinin rakibi değil tamamlayıcısı olduğu, ailenin kadınların özgürlüğünü engelleyen bir kurum değil de toplumu sulh ve selamete kavuşturacak bir kurum olduğu bilinmelidir. Ayrıca kadın ve erkek cinsiyeti dışında bir cinsiyetin olmadığını ve eşcinselliğin toplumsal, psikolojik sebeplere dayalı bir rahatsızlık olduğunu ve giderilmesi için çalışmalar yapılması gerektiğini göz önüne almak gerekir. Sözleşmeye dayalı olarak bazı feminist ve LGBTİ taraftarı grupların İslam’ın kadına değer vermediği veya kadını aşağıladığı ile ilgili görüşler de ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Oysaki Cahiliyye toplumunda kadının durumu ve İslam geldikten sonra koyduğu ilkeler ele alındığında kadına verilen değerin ne kadar yüksek olduğu açıkça görülecektir. Müslümanlar arasında uygulamalarda bazı sorunların olması İslam dinine yüklenemez. Bu ayrım iyi yapılmalı ve konular birbirine karıştırılmamalıdır. | en_US |
dc.description.abstract | The original name of the Istanbul Convention is the "Council of Europe Convention on Preventing and Combating Violence against Women and Domestic Violence." It was opened for signature in Istanbul on May 11, 2011, and is commonly referred to as the "Istanbul Convention" due to this event. Türkiye was one of the first states to sign the Convention. Upon awareness and examination of the Convention, it was seen to contain certain drawbacks from both a legal and religious and cultural perspective. Therefore, on March 20, 2021, by a presidential decree published in the Official Gazette under Law No. 3718 and in accordance with Article 80 of the Convention, Türkiye decided to withdraw from the Convention. The subject and purpose of the Convention are important for all people. Preventing violence, especially violence against women, is the responsibility of everyone. It is an issue that should be emphasized in all layers, from education in the family, which is the smallest unit of society, to the laws to be enacted by those who govern the state. In this context, efforts should be made at both national and international levels to eliminate violence. However, when these efforts are made, the values of societies should be taken into consideration, and the positive and negative consequences of the decisions made should be carefully examined. Since the signing of the Convention, it has become a topic of great controversy. While there are critics of withdrawing from the Convention, serious studies have been conducted regarding the nonconformity of certain articles with Turkish family structure, religious, and cultural values. This study consists of an introduction and two sections. In the first section, some of the terms mentioned in the Convention are briefly examined, and in the second section, the articles in the Convention under seven headings are evaluated from the perspective of Islamic law. The Istanbul Convention aims to prevent violence against women; however, when the content of the Convention is examined, some drawbacks can be identified. These drawbacks include the negation of the concept of family, the legitimization of non-marital unions, the normalization of homosexuality, and the preparation of the ground for gender neutrality from an early age. In addition, situations such as the criminalization of consensual marriages under the age of 18 as well as the decriminalization of extramarital relations of children under the age of 18 can also be considered in this context. While the Convention does not contain a direct article regarding homosexuals, there are numerous references to gender neutrality between the lines. Concepts of family and marriage are hardly given importance and even attitudes that would legitimize non-marital unions are observed. In the Convention, the value judgments of societies are sometimes explicitly and sometimes implicitly criticized and even belittled. Within the framework of all these problems, it is evident that the Convention poses difficulties for Islamic law specifically and for the Islamic religion in general. In fact, the Convention, in its current form, contradicts not only the values and judgments of Islam but also the values and judgments of other Abrahamic religions. What needs to be done is to examine violence comprehensively, considering its legal, religious, social, and psychological dimensions through this Convention. As a result, firstly, through moral education, economic regulations, and legal work, violence should be minimized in society, even eradicated. It should be understood that men and women are not each other's competitors but complements, and the family is not an institution that restricts women's freedom but an institution that brings peace and salvation to society. Additionally, it should be considered that there is no gender other than male and female, and homosexuality is a disorder based on social and psychological reasons, and efforts should be made for its treatment. In addition to this, the opinions of some feminist and pro LGBTI groups based on the Convention that Islam does not value or degrades women should also be considered. But it should be emphasized that when the situation of women in the Jahiliyyah society and the principles set by Islam after its arrival are considered, it will be clearly seen how superior the value given to women is. The presence of some problems in practice among Muslims cannot be attributed to the Islamic religion. This distinction should be made well and the issues should not be confused. | en_US |