Hıza dayalı direnç antrenmanlarında farklı hız kayıplarının hipertrofiye ve kuvvet parametlerine etkisi
Özet
Bu çalışmanın amacı, geleneksel kuvvet antrenmanına alternatif olarak kullanılabilecek hıza dayalı direnç antrenmanının hipertrofi ve bazı kuvvet parametreleri üzerindeki etkilerini incelemektir. Araştırmaya, 1.5 yıldan fazla süredir düzenli kuvvet antrenmanı yapan 30 genç erkek gönüllü katılmıştır. Gönüllüler, %10HK, %20HK ve Kontrol Grubu olmak üzere 3 gruba ayrılmış ve 4 hafta boyunca 12 antrenman seansı gerçekleştirmiştir. %10HK ve %20HK grupları, bench press hareketini Vitruve encoder vbt cihazı ile ortalama konsantrik hız (MPV) üzerinden hız kaybı ile uygularken, kontrol grubu ise geleneksel seti tükenişe götürme yöntemiyle çalışmıştır. Katılımcılara, antrenman öncesi ve sonrası antropometrik ölçümler, pectoralis majör kas kalınlığı ultrasonografik incelemeleri, 1 Maksimum Tekrar (1MT) testi, maksimum yüksüz itiş testi ve yorgunluk testleri uygulanmıştır. Pectoralis majör kas kalınlığı ölçümlerinde, 2. ve 3. interkostal aralıklardan alınan ultrasonografik verilerde grup etkisi anlamlı bulunmuştur (p=0.005), ancak zaman faktörü ve grup-zaman etkileşimi anlamlı bulunmamıştır. 3. ve 4. interkostal aralıklardan yapılan ölçümlerde de grup etkisi anlamlıdır (p=.001), ancak zaman faktörü ve grup-zaman etkileşimi yine anlamlı bulunmamıştır. 1MT testi sonuçlarında, zamanın (ön test-son test) etkisi istatistiksel olarak anlamlı çıkmıştır (p=0.001), ancak gruplar arası fark ve grup-zaman etkileşiminde anlamlı farklılık tespit edilmemiştir. Maksimum yüksüz itiş testinde ise hem grup hem de zaman faktörleri istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (p=.001), fakat grup-zaman etkileşiminde anlamlılık gözlenmemiştir. Yorgunluk testinde ise yalnızca zaman faktörü anlamlı bulunmuş (p=0.001), grup ve grup-zaman etkileşiminde istatistiksel anlamlılık gözlenmemiştir. Bu bulgular, hıza dayalı direnç antrenmanlarının geleneksel yöntemlere alternatif olabileceğini ve yorgunluk üzerinde daha iyi kontrol sağlayarak benzer hipertrofi ve performans kazançları elde edilebileceğini göstermektedir. Sonuç olarak, hıza dayalı direnç antrenmanları, yorgunluk yönetimini optimize etmeyi hedefleyen, ayrıca geleneksel yöntemlerden kaynaklı sakatlanma riskini göz önünde bulundurduğumuzda sporcular ve antrenörler için bilimsel temelli bir seçenek olarak değerlendirilebilir. The aim of this study is to evaluate the effects of velocity-based resistance training, which can be used as an alternative to traditional strength training, on hypertrophy and kinematic parameters. The study involved 30 young male volunteers who had been regularly engaged in strength training for more than 1.5 years. Participants were divided into three groups: 10% Velocity Loss (VL), 20% VL, and a Control Group, and they completed 12 training sessions over four weeks. The 10% VL and 20% VL groups performed the bench press exercise using the Vitruve encoder VBT device, regulating their velocity loss based on the mean concentric velocity (MPV), while the control group followed a traditional set-to-failure protocol. Pre- and post-training assessments included anthropometric measurements, ultrasonographic evaluation of pectoralis major muscle thickness, a one-repetition maximum (1RM) test, a maximal unloaded push test, and fatigue tests. The results showed a significant group effect on pectoralis major muscle thickness in the ultrasonographic measurements taken from the 2nd and 3rd intercostal spaces (p=0.005), although the time factor and group-time interaction were not significant. Measurements taken from the 3rd and 4th intercostal spaces also indicated a significant group effect (p≤.001), with no significant time factor or group-time interaction. The 1RM test results revealed a statistically significant effect of time (pre-test to post-test) (p=0.001), but no significant differences between groups or group-time interactions. In the maximal unloaded push test, both group and time factors were statistically significant (p≤.001), although no significant group-time interaction was observed. In the fatigue test, only the time factor was significant (p≤0.001), with no significant group or group-time interactions. These findings suggest that velocity-based resistance training could serve as an effective alternative to traditional methods, offering similar hypertrophy and performance gains while providing better control over fatigue. In conclusion, velocity-based resistance training may be considered a scientifically grounded option for athletes and coaches aiming to optimize fatigue management in training programs.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11630/11647Koleksiyonlar
- Yüksek Lisans Tezleri [636]