Çağdaş Türk resim sanatında sürrealist nesne üzerine bir inceleme
Özet
20'nci yüzyılın başlarında yaşanan I. Dünya Savaşı, insanlar üzerinde büyük travmalar ve derin yaralar bıraktı. Tüm bu acılara rağmen hayatın her alanında yenilikler ve gelişmeler meydana gelmiştir. Kentleşme ve sanayileşmenin hızla ilerlemesi de toplum üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. Toplumun bir parçası olan sanatçılar, yeni bir ortamda çalışma hayatlarını sürdürürken çağın duyarlılıklarını imleyen eserler yarattılar. Böylece 20. yüzyıldaki birçok sanat akımı gibi etkisini yıllarca sürdüren Sürrealizm sanat akımı 1924 yılında Avrupa'nın sanat başkenti Paris'te doğdu. Edebiyat alanında Tristan Tzara ile başlayan ve sanatın birçok alanında önemli bir yer edinen Sürrealizm, Dadaist hareketin burjuva kültürüne karşı devamı olarak özgür düşünceyi savunur. Sürrealist hareket estetik ve ahlaki ötesinde insanın özgürleşmesi ilkesini ortaya koymaktaydı. Konu malzemesi rasyonel değil, irade dışından gelen bilinçaltı çağrışımlar olan Sürrealist harekette, duyulur objenin yerini bilinçdışı ve rüyayı da içine alan mantıksal-rasyonel düşüncenin ortadan kaldırılmasıyla otomotik bir yaratıcı süreç almıştır. Bu nedenle sürrealist nesne tesadüfi, şaşırtıcı, tuhaf, nedensiz olduğu kadar kendi bağlamından koparılmış, gizemli, çağrışımsal hatta metafizik ve semboliktir. Öte yandan Sürrealist nesneler Dada hareketinin bir devamı olarak bulunmuş (Max Ernst, ManRay, Dora Maar, Meret Oppenheim) nesneleri de kapsamaktaydı. Sürrealist hareketin Türk sanatına etkileri ise Türk sanatında 1950 sonrası artan bireysel sanat hareketleri çerçevesinde 1955-1960’lara gider. Bu yıllar yenilikçi sanat hareketlerinin Türk resminde öne çıktığı yıllardır. Ancak Türk resminde Sürrealist dili içeren eserler olsa da Batı sanatında olduğu gibi bir sürrealist akımın varlığı her zaman tartışmalı olmuştur. Bu çalışmada, amaçlı örneklem yöntemiyle belirlenen Türk sanatında Sürrealist etkiler içeren eserler ve Batı sanatıyla olan farklılıkları sürrealist nesne bağlamında ele alınmıştır. Çalışmanın son bölümünde ise Sürrealist bir dil içeren çalışmalarımda nesne ve nesneye yaklaşımım kuramsal bir zeminde sorunsallaştırılarak metinleştirilmesi amaçlanmaktadır. World War I, which took place at the beginning of the 20th century, left great traumas and deep wounds on people. Despite all these sufferings, innovations and developments have occurred in all areas of life. The rapid progress of urbanisation and industrialisation has also had a significant impact on society. Artists, who were part of the society, created works that signified the sensitivities of the era while continuing their working lives in a new environment. Thus, the Surrealism art movement, which continued its influence for years like many art movements in the 20th century, was born in 1924 in Paris, the art capital of Europe. Surrealism, which started with Tristan Tzara in literature and gained an important place in many fields of art, defends free thought as a continuation of the Dadaist movement against bourgeois culture. The Surrealist movement put forward the principle of human emancipation beyond aesthetics and morality. In the Surrealist movement, whose subject material was not rational but subconscious associations coming from outside the will, the sensible object was replaced by an automated creative process with the elimination of logical-rational thought, including the unconscious and dreams. Therefore, the surrealist object is accidental, surprising, bizarre, causeless as well as detached from its context, mysterious, associative, even metaphysical and symbolic. On the other hand, Surrealist objects also included objects found as a continuation of the Dada movement (Max Ernst, ManRay, Dora Maar, Meret Oppenheim). The effects of the Surrealist movement on Turkish art, on the other hand, were seen in Turkish art after 1950.
Bağlantı
https://hdl.handle.net/11630/12766Koleksiyonlar
- Yüksek Lisans Tezleri [2074]



















