Haçlıların Anadolu’da kuşattığı kaleler ve Türk savunması
Abstract
Kudüs’ü kurtarmak amacıyla başlatılan Haçlı Seferleri, kavramsal olarak görünürde dinî, ancak temelde sosyal, siyasî, askerî ve ekonomik sebeplere dayalı bir süreci temsil eder. Bizans’ın paralı asker talebine karşılık Avrupa’da Papa’nın önderliğinde, çıkara dayalı bir Haçlı ruhunun oluşmasıyla yola çıkan bu kitlelerin Müslümanlara olan darbelerini bastırması gereken ise yine Anadolu’daki Türk kuvvetleri olmuştur. Türklerin Anadolu’yu yurt edinmesi zamanına denk düşen bu seferlere katılanların, Anadolu topraklarında Türk kuvvetleri ile yaptıkları mücadeleler, tarihte derin bir etki ve yankı bırakmıştır. Ortaçağ’ın en büyük mücadelelerine sebep olan Haçlı Seferleri’nin Anadolu topraklarındaki geçişi güçlü kuşatmalara ve savaşlara da sahne olmuştur.
Anadolu ve Ortadoğu’da iki yüzyıla yakın sürecek olan büyük mücadeleler, kale kuşatmaları ve savunma stratejilerine bağlı olarak şekillenmiştir. Türkler Birinci Haçlı Seferi’nin hemen sonrasında Anadolu’da siyasî olarak mevcudiyetlerini sürdürmek isteyen ve Anadolu ile Ortadoğu’ya bir bıçak gibi saplanmış olan bu yeni düşmana karşı çok çetin bir savunma savaşı vermiştir. “Halkın Haçlı Seferi” olarak adlandırılan, ilk Haçlı kitlelerinin Anadolu üstünde kuşattıkları ilk kale olan Kserigordon’dan, Drakon savaşına ve devamında Birinci Haçlı Seferi’nin güçlü ordularına karşı, İznik Kalesi, Birinci Dorylaion (Eskişehir) Savaşı, Tarsus, Adana, Misis ve Bakras ve nihayetinde Antakya kalelerinin kuşatılmasına kadar Anadolu’da ciddi bir Türk savunması meydana gelmiştir. Güneydoğu Anadolu bölgesinde Urfa’yı ele geçirmesi sonrası Haçlıların, Samsat ve Suruç kaleleri ile Râvendân, Tell-Bâşir gibi stratejik kaleleri ele geçirdiklerini ve çok kısa bir süre içinde bölgede kendilerine siyasî bir teşekkül kurdukları görülmektedir. Bu sürece kadar savunma konumunda olan Türkler ile saldıran ve kaleleri kuşatan Haçlılar arasında büyük mücadeleler dönemi başlamıştır.
Birinci Haçlı Seferi’nin yıkıcı etkisini desteklemek için yola çıkan 1101 Yılı Haçlı Seferlerine karşı Türkler Anadolu’yu geçilmez kılmışlar ve bu büyük kuşatmalardan sonra ciddi bir savunma hattı oluşturarak, Anadolu’ya giren üç büyük orduyu yok etmişlerdir. Harran (Belih Irmağı) Savaşı, Belek’in Haçlı liderlerini esir etmesi, II. Bohemund’un öldürülmesi Haçlılara vurulan ağır darbeleri ifade ettiği gibi, bu noktadan itibaren Türk savunması artık müdâfaadan, taarruz konumuna geçmiştir. Birinci Haçlı Seferi’nin en büyük kazanımlarından olan Urfa’nın, Türkler tarafından ele geçirilmesini müteakip, Avrupa’dan Anadolu ve Ortadoğu’daki Haçlı çıkarlarını korumak için hazırlanan İkinci Haçlı Seferi de, Türk savunmasının Anadolu’yu geçilemez bir alana çevirmesi ile İkinci Dorylaion (Eskişehir) Savaşı ve Kadmoz (Honaz) Dağı Geçidi saldırıları ile başarısızlığa uğramış böylelikle Suriye ile Filistin bölgesindeki Haçlılar yardım ve destek alamamıştır. Haçlıların Anadolu’dan geçmeyi son kez denedikleri Üçüncü Haçlı Seferi’nin Anadolu’daki siyasî karışıklığa ve II. Kılıç Arslan ile Friedrich Barbarossa arasındaki karşılıklı ilişkiye rağmen meliklerin bölge bölge yaptıkları yıpratıcı savunma ve bu seferin lideri Friedrich Barbarossa’nın Silifke çayında boğulması ile son bulmuştur. The Crusades, which had been started with a view to “to save Jerusalem”, were a process based on religious reasons apparently but essentially based on social, political, military and economical as conceptually reasons. A Crusade spirit had been created based on the interests in response to demands of Byzantine’s mercenaries under the leadership of the Pope in Europe and Muslims who still needs to overcome the attacks of this mass of Crusades setting out were Turkish forces in Anatolia expectedly. The ones, who participated in these excursions corresponding to the time of Turks obtaining Anatolia, battled with Turkish forces in Anatolia and these battles have left a deep impact and repercussions in history. Transition of the Crusades to Anatolia, which caused the biggest battles of the Medieval, had also witnessed powerful the siege and the battles.
This great battle to last for around two years in Anatolia and Middle East would be formed depending on the castle siege and defense struggle. Turks had a tough defensive battle in each area against the new enemy who wanted to maintain their politic presence in Anatolia aftermath the Crusades I and were stuck in Middle East and Anatolia as knife. This defense process had started with Kserigordon Castle that was the first castle in Anatolia besieged by the Crusaders mass called “the Crusades of the people.” After then the first blows were hit to the Crusaders in the Drakon Battle, but Iznik Castle, Tarsus, Adana, Misis and Bakras and finally Antioch Castles were besieged and occupied by the Crusaders in Dorylaion (Eskişehir) Battle I, and the Seljuqians couldn’t prevent all of these in front of the powerful armies of the Crusades I. However, inspite of the loss of important fortified areas, revealing of a serious defense of Turkish in Anatolia has been confirmed by information providing from the sources. Captured Urfa in Southeastern Anatolia by the Crusaders had been considered that here was centered and depending on this, the Crusaders were deployed rapidly. They had besieged strategical castles such as Râvendân Tell-Bashir with Samsat and Suruc castles, and in a very short period of time, they had established their own political entity in this region. There had started very great battles between Turks in defensive position till this phase and the Crusaders attacking and surrounding the castles.
Turks made Anatolian literally impassable against the Crusades setting out in 1101 to support devastating effects of the Crusades I and had set up a serious defense line after these great surroundings. They had destroyed these three armies trying to occupy Anatolia when these armies were in Anatolia. Just then Turks had inflicted heavy blow to the Crusaders in Anatolia. Harran (Belih River) War, the leader of Crusaders captured by Belek and killing Bohemund II have expressed that Turks had inflicted heavy blow to Crusaders and it has also expressed that defense of Turks had been turned into attacking from defensing. All these expressions can be seen in the historical sources about it. After Urfa, which was the largest booty of the Crusade I, was captured by Turks, the Crusades II set out from Europe to protect interests of the Crusaders in Anatolia and the Middle East. They failed in Dorylaion (Eskişehir) War II and as a result of attacks in Kadmoz (Honaz) Mountain Pass because of that Turks made Anatolia turn into an impassable area, and they left the Crusaders unsupported in Syria and Palestine regions. Despite the political turmoil in Anatolia, the Crusades III, which was the last trial of the Crusaders to pass through Anatolia ended up with backbreaking defense of kings (melik) in every each region and drowning of Friedrich Barbarossa –the leader of this expedition- in Silifke Brook.
Collections
- Yüksek Lisans Tezleri [1638]